Bakırhan: Bu süreç sadece Kürtlerin barışı değildir

DEM Parti Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, bileşen partilerimizden Yeşil Sol Parti’nin Büyük Konferans ve Kongresine katıldı. Burada konuşan Bakırhan, şunları söyledi: 

"13 yıldır bir arada olduğumuz, partimizin en önemli bileşenlerinden biri olan Yeşil Sol Parti’nin kongresinde olmak gerçekten mutluluk veriyor. Türkiye 50’li yıllarda çok partili sisteme geçti ama asıl çok partili yaşama biz HDP ile geçtik. Herkesin kendi kimlikleri, farklılıkları ve renkleriyle 13 yıldır zorbalığa karşı mücadele ettiği sanırım dünyadaki tek örnek, birlikte mücadele ettiğimiz siyasi parti ve bileşenlerinin oluşturduğu mücadeledir. Bu önemli ve anlamlıdır. Önümüzdeki günlerde de umutlu olmamızı gerektiren çok önemli dayanağımızdır.

Ortadoğu ve dünyada tarihi bir süreç yaşıyoruz

Barış ve demokrasi için ortak mücadele, önümüzdeki dönem için parolamızdır ve çok önemli bir şiardır. Ortak mücadeleyle birlik ve beraberliğimizi, duruşumuzu ve direnişimizi daha güçlü bir şekilde devam ettirerek Türkiye halklarına onurlu bir barışı sağlayacağımıza inanıyorum. Bunun için konferans ve kongreye başarılar diliyorum. Çok önemli kararlar alınacağına eminim. Kendi alanında en nitelikli ve birikimli yoldaşların oluşturduğu bu zeminde, önümüzdeki dönemdeki yol hattımıza dair kararların çıkacağına eminim. Hem Didem Başkan ve Ahmet Başkan ki siz eşsözcü diyorsunuz ama Kürtler başkan demeyi seviyor. Biz başkanımızı seviyoruz ve herkese o nazarla bakıyoruz. İkisi de dile getirdi; gerçekten Ortadoğu ve dünyada yeni tarihi bir süreç yaşıyoruz. Neoliberal politikaların artık iflas ettiği, çatırdadığı, krizlerin ve kaosların dünyanın her yerinde baş gösterdiği bir süreci yaşıyoruz.

Bize düşen savaşsız ve sömürüsüz demokratik bir yaşamı inşa etmektir

Neoliberal sistemin yürütücüleri yeni bir çıkış arıyor. Onların aradıkları çıkış da savaş ve çatışmadır. Bunun en bariz örneği Ortadoğu’daki gelişmelerdir. Başka yol ve yöntem bilmiyorlar; bu yol ve yöntemlerle kendi varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar. Krizi, savaşı ve şiddeti yaymayı bir çare olarak görüyorlar. Savaşın ağırlık merkezi de Ortadoğu’dur. Ortadoğu’da gerginliğin ve çatışmanın, krizin ve kaosun, kan ve gözyaşının olmadığı neredeyse tek bir ülke bile yok. Bize düşen, geçmişte Mahirlerin, İbrahimlerin, Denizlerin ve Mazlumların bıraktığı savaşsız ve sömürüsüz demokratik bir yaşamı inşa etmektir. Kriz, kaos ve çatışma zeminini üreten, çoğaltan bu sisteme karşı onurlu barışı savunarak ve halkların acı çekmesini engelleyerek halkların bütün kimlikleriyle ve renkleriyle bir arada yaşadıkları demokratik ulusu yaratma gibi bir görev ve sorumluluğumuz var.

Toplumcu sosyalizmle sisteme karşı mücadeleyi sürdüreceğiz

Sayın Öcalan son görüşmesinde “demokratik toplumcu sosyalizm” dedi. Güncelleyeceğiz, yenileyeceğiz. Bu acımasız zalim sisteme karşı biz de sözümüzle ve pratiğimizle halkların, emekçilerin ve ezilenlerin tekrar en önemli merkezi ve zemini haline getireceğiz. Önümüzdeki dönemde, demokratik toplumcu sosyalizmle birlikte hem sistem karşıtı mücadelemizi büyüteceğiz hem de gerçekten alternatif arayan halklarımıza ve emekçilerimize güçlü bir alternatif olacağız. Dünyada savaş ve çatışma var. Evet, olumsuz bir değerlendirmeyle başladık. Türkiye’de ise anlamlı yeni bir süreç var. Ahmet Başkan çok önemli şeyler söyledi. Anlamlı ve önemli diyorum. Türkiye halkları, 100 yıllık Kürt meselesinin, son 50 yıllık çatışmalı sürecin sona ermesini sağlayacak bir aralıktan geçiyor. Sayın Öcalan'ın yaptığı çağrıyla birlikte; Kürtlerin kendi kimlikleriyle, Alevilerin eşit yurttaşlık haklarıyla yaşayacağı, doğanın ranta peşkeş çekilmeyeceği, hepimizin demokratik bir zeminde yaşayacağı bir kapı aralandı. Bu kapıya soru işaretleriyle bakanlar olabilir. Değerli arkadaşlar, biz muhatabımızı kendimiz yaratmıyoruz. Bir muhatap var. Kimin olduğuna biz karar vermedik. Aksine, şu anda var olan muhatabın karşında en direngen mücadeleyi veren bu zemindir. Hepiniz bunun şahidisiniz. Biz iktidar karşıtı mücadelede Türkiye'de örnek bir mücadele ortaya koyduk. Bunu uzatıp büyütmeye gerek yok. Cezaevlerindeki siyasi tutsaklara bakılırsa hangi zeminin bu iktidar karşısında, çatışma isteyen anlayış karşısında direndiğini, onuruyla hala bunu devam ettirdiğini görülür. Kimse merak etmesin, kaygılanmasın; Ortadoğu’da kimliksiz bir halkı bugün dünyanın en demokratik zemini haline getiren bir anlayış bu işin içindedir.

Bu süreç sadece Kürtlerin barışı değildir; 85 milyonun haklarını elde etme mücadelesidir

Kimse halkların, emekçilerin, Kürtlerin, Alevilerin, kadınların çıkarlarını kimsenin bireysel ikbaline peşkeş çekmez. Bunu Kürtler hiç yapmaz. Bunu Yeşil Sol hiç yapmaz. Bunu DEM Parti ve paradigması hiç yapmaz. Bundan emin olabilirsiniz. Amacımız demokratik, eşitlikçi ve adil bir düzen inşa etmektir. Siz örgütlüyseniz, güçlüyseniz; Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin, Mazlumların, Sakinelerin o onurlu mücadelelerinin takipçileriyseniz; siz dönüştürürsünüz, siz değiştirirsiniz. Örgütsüz güçsüz olanlar, en büyük demokratik devrimci ittifakı yapamayanlar bu tür durumlarda kaybetmeye mahkumdur. Bu renklerimizle birlikte Türkiye’deki bütün farklılıkları temsil eden zemin olarak emin olun ki kazanacağız; halklarımız kazanacak, emeğin hakkı kazanacak, doğa kazanacak, kadınlar kazanacak. Yok sayılan Aleviler, kimliği reddedilen Kürtler kazanacak. Buna emin olalım, buna güç ve destek verelim. Başlayan süreci sahiplenmek hepimizin görev ve sorumluluğudur. Çünkü bu süreç sadece Kürtlerin barışı değildir; 85 milyon için hakların elde edileceği, demokratik değerlerin kabul ettirileceği bir mücadeledir. Bu barış sadece Kürtlerin değildir, en başta Yeşil Sol Parti’nindir. Çünkü katledilen bir doğa var, hakkı yenilen emekçiler var, yok sayılan kadın var, gittikçe çürütülen bir Türkiye zemini var. O nedenle barış ve demokratik mücadele şiarını parolamız yapacağız, barış için ittifaklarımızı büyüteceğiz ve demokrasi için daha güçlü mücadele yürüteceğiz. Barış ve demokrasiyi de bu topraklara inşallah hep birlikte hediye edeceğiz. Şimdi safları sıklaştırma zamanıdır. Şimdi ortak mücadeleyi büyütme, ezilenlerin demokratik haklarını kazanma zamanıdır."