• BIST 100

    9732,38%-0,15
  • DOLAR

    38,77% -0,02
  • EURO

    43,20% 0,40
  • GRAM ALTIN

    4029,52% -0,13
  • Ç. ALTIN

    6535,31% -0,12

Bakırhan; Barışı gerçeğe dönüştürecek adres Meclis’tir

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan,Bütün bu temennileri gerçeğe dönüştürecek yer, barışın ve çözümün adresi Meclis’tir. Sayın Öcalan da Meclis’i işaret etti. PKK kongre sonuç bildirgesinde Meclis’i işaret etti"dedi.

Politika 13.05.2025 16:27:00 0
Bakırhan; Barışı gerçeğe dönüştürecek adres Meclis’tir

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) düzenlediği grup toplantısında  güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bakırhan, şunları söyledi:

“Barış ve çözümün kapısı aralandı; Türkiye halklarına hayırlı olsun!”

"Çok önemli tarihi bir sürecin içindeyiz. Yıllardır umutla beklediğimiz bir sürecin aslında kapısı aralandı. Toplum yıllardır bugünlerin hayalini kuruyordu. Barışın ve çözümün tartışıldığı günlere büyük bir özlemi vardı. O günlerin kapısı aralandı. Şimdiden hepimize, Türkiye halklarına hayırlı olsun. Umarım barışla ve eşit yurttaşlıkla bunu taçlandırır, Türkiye’de yaşayan 86 milyon yurttaşımıza armağan ederiz. 86 milyon insanın yüreği, gerçekten barış için atıyor. Yapılan açıklamalardan sonra yapmış olduğumuz seyahat, gezi, toplantı, miting ve buluşmalarda Türkiye toplumunun barışa susadığına hep birlikte şahit olduk. Bunu en iyi Konyalı arkadaşlarımız biliyor. Acılarla yoğrulmuş bir tarih yaşadık hep birlikte. On yıllardır insanlar umudunu yitirmedi. Bütün baskı politikalarına rağmen umutlarını büyüttü. Milyonların beklediği bir süreç içinde yaşıyoruz. Kürt şair Pîremêrd aynen şöyle diyor: “Diyorlar ki bir yıl 12 aydır ama bir de bana sorun. Öyle aylar gördüm ki 14 yıla bedel”. Biz Kürtler de son 40 yılda öyle günler yaşadık ki zulüm, acı ve baskı altındaki her gün neredeyse bir yıl gidiydi. Umarım biz de günleri gün olarak yaşarız ve günleri acısız, kavgasız, savaşsız ve çatışmasız bir şekilde yaşayacağımız zamanlara hep birlikte kavuşuruz. Barış ve çözüm beklediğimiz her gün neredeyse bir yıl kadardı. Burada oturan birçok arkadaşımız eminim ki her günün bir yıl olduğu süreçleri yaşadı. Allah bir daha kimseye göstermesin.

Barış ve demokrasi mücadelesinde yitirdiğimiz her bir canımızı bir kez daha minnet ve saygıyla anıyoruz

Değerli arkadaşlar; 5-7 Mayıs 2025’te PKK’nin yaptığı kongre ve ardından 12 Mayıs’ta açıklanan kararlar demokratik çözüm için bir şans, barış için çok önemli bir fırsat ortaya çıkarmıştır. 12 Mayıs, Türkiye’de artık bir takvim yaprağı değildir; geçmişin büyük yüklerini hafifletmenin başlangıç günü olarak tarihe geçecektir. Mücadele eden arkadaşlarımızın, bedel ödeyen sizlerin ve bugün aramızda olmayan, yaşamını kaybeden yol arkadaşlarımızın en önemlisi de anne ve babalarımızın duası vardı. Onların sayesinde bugünlere geldik. Barış ve demokrasi mücadelesinde yitirdiğimiz her bir canımızı bir kez daha minnet ve saygıyla anıyor, onların anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Bugün burada alkış tutan tertemiz yüreklerle birlikte onların barış, demokrasi ve özgürlük bayrağını kesinlikle yerine taşıyacağımızın sözünü bir kez daha yineliyorum.

Sayın Öcalan’ın öncülüğünde yaşanan dönüşüm hem Kürt siyasal tarihinin hem de Türkiye tarihinin en sarsıcı olaylarındandır

Dün Türkiye’de Ortadoğu'nun tarihi günlerinden birini yaşadık. 27 Şubat’tan 12 Mayıs’a uzanan bu kısa ama tarihi süreç, bir dönemin kapanışını ve yeni bir dönemin de açılışını ilan etti. Sayın Öcalan’ın öncülüğünde yaşanan dönüşüm hem Kürt siyasal tarihinin hem de Türkiye tarihinin belki de en sarsıcı olaylarından birisidir. Büyük bedellerle yürütülen mücadele, şimdi artık yerini meselenin çözümüne ve demokratik bir toplumun inşasına bırakıyor. Bu karar, Kürt-Türk ilişkilerinde demokratik bir zemini kurma, ortak bir vatan fikrini büyütme ve barışçıl bir çözümü büyütme çağrısıdır aynı zamanda. Bu karar yalnızca Kürtlere değil, Türkiye toplumuna ve uluslararası kamuoyuna da verilmiş çok önemli bir mesajdır. Bu çağrılar ve kongrelerden sonra 86 milyondan, yani bizden beklenen; haklarımıza ve geleceğimize en güçlü şekilde sahip çıkmamız, özümüzü büyütmemiz ve demokratik siyaseti dönüştüren bir irade ortaya çıkarmamızdır. Siyasetin görevi ise apaçık ortadadır. Barış süreci için kalıcı, hukuki ve siyasi düzenlemeleri yapma sorumluluğu da siyasete düşen büyük bir görevdir. Uluslararası kamuoyuna düşen de bu süreçte gerçek anlamda destek olmak ve omuz vermektir. Başta Meclis olmak üzere siyasi partiler, sivil toplum ve demokratik kitle örgütleri, aydınlar, yazarlar ve sanatçılar bu sürecin gerçek sahipleridir. Bu sürecin başarıya ulaşmasında ellerinden geleni yapacaklarına kuşkumuz yoktur.

Somut ve güven artırıcı bazı düzenlemeler Kurban Bayramını çifte bayram haline getirir

Bu süreçle birlikte çok önemli açıklamalar da yapıldı. Tamamını burada saymak vaktimizi alabilir ama bu sürece katkı sunacak iki önemli açıklamayı da burada vurgulayarak konuşmama devam edeceğim. Dün Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı açıklamada yer alan “Barış havası kalıcı ve gerçekçi olmalıdır, siyasi ve hukuki adımlarla siyaset güçlendirilmelidir” belirlemesini çok değerli buluyor, onun bu yapıcı yaklaşımını yürekten destekliyoruz. Yine aynı şekilde Sayın Özgür Özel’in, “Kalıcı toplumsal barışın olması, atılacak adımların samimiyetine ve hukukiliğine bağlıdır” tespiti de son derece kıymetlidir. Bu vesileyle insani, somut ve güven artırıcı bazı düzenlemelerin bayram sonrasına bırakılmadan yapılması Türkiye’nin önünü açacaktır, Kurban Bayramını çifte bayram haline getirilecektir. Bu konuda da yürütme erkinin üzerine düşen görev ve sorumluğu yerine getirmesini beklediğimizi belirtmek istiyorum.

Bahçeli’nin çıkışı, Öcalan’ın çağrısı, Erdoğan’ın sahiplenmesi barışı limanına ulaştırmanın rehberi olmuştur

Türkiye’nin kaderini değiştirecek olan bu karar neden önemli, kısaca anlatmaya çalışacağım. Düşünün, hep beraber bir köydeyiz. Hepimizin yaşam bulacağı suyla dolu bir kuyu var. Bu kuyu için yıllardır didişip kavga ediyoruz. Kavga ettiğimiz için o kuyunun suyundan hiçbirimiz yararlanamıyoruz, kavga ettiğimiz için kuyunun suyu kuruyor. Şimdi noktaya geldik. Bir karar vermemiz lazım: Ya kuyunun suyu kuruyacak ya da el ele, omuz omuza o kuyunun suyunu yeniden ortaya çıkarıp çevremizi yeşertecek bir pratik içinde olacağız. Su da kuyu da hepimizin kaderidir. İşte bugün biz de o kuyunun başındaki Türkiye’yiz. Susuzluktan kavrulan topraklarımızla ve yanan yüreklerimizle hepimiz o kuyunun başında birbirimize bakıyoruz. Bu kuruyan suyu canlandırmak ve yeniden yaşam kuyuları açmak için tarihi günlerden geçiyoruz. 22 Ekim’de Sayın Bahçeli’nin cesur çıkışı, 27 Şubat’ta Sayın Öcalan'ın tarihi çağrısı ve 10 Nisan’da Sayın Erdoğan’ın süreci sahiplenmesi ve gösterdiği kararlılık barışı limanına ulaştırmanın rehberi olmuştur. 12 Mayıs’ta PKK’nin yeni bir dönemin kapısını aralayan kongre kararları ise eşit ve demokratik bir geleceği müjdeliyor. Zor ve zahmetli bir yolda olduğumuzun farkındayız. Siyasetin iradesi, gençlerin inancı, kadınların gücü ve hepimizin duasıyla bir gün bu topraklarda barışı sağlayacağız.

Şimdi Türkiye’nin kırık umutlarını onarma, acılarını azaltma, dağlanmış kalplerine merhem olma zamanıdır

Değerli arkadaşlar, işçiler, emekçiler, ekranları başında bizleri izleyen Türkiye halkları, bir anne düşünün her kapı çaldığında yüreği ağzına gelen, her telefon sesinde dizlerinin bağı çözülen; bir baba düşünün oğlunun cenazesini alabilmek için günlerce bekleyen, oğlunun kemikleri kendisine bir torbada verilen; bir çocuk düşünün arkadaşlarına babasının nerede olduğunu anlatamayan, geceleri yıldızlara bakıp “Babam acaba hangi yıldızın altında?” diyen. Dilin sustuğu, vicdanın durduğu, kelimelerin anlamsız olduğu bir tarihi birlikte yaşadık. Bu acı dolu deneyimler on yıllardır bu toprakların vesikası oldu. Allah bir daha bu ülkenin analarına, babalarına, çocuklarına kaldıramayacağı acılar yaşatmasın. İşte onun için hep birlikte bu süreci sahiplenmemiz gerekiyor. O günleri yaşamamamız için. Artık bugün, Türkiye’nin kırık umutlarını onarma, acılarını azaltma, dağlanmış kalplerine merhem olma günüdür. Kederi yüzyıllardır birlikte yaşadık, şimdi ortak kaderi ve kardeşliği büyütme ve çoğaltma vaktidir. Mezopotamya’nın bereketli ovalarından Karadeniz’in yemyeşil yaylalarına, Ege’nin zeytin kokan kıyılarından Zagros’un karlı zirvelerine kadar aynı gökyüzünün mavisini birlikte paylaştık, aynı toprağın kokusunu ciğerlerimize çekiyoruz.

Artık ölümden değil yaşamdan, şiddetten değil barıştan yana olma zamanıdır

Bakın Kars’ta Azeri kardeşlerimizin bir sözü vardır. Diyor ki bir Azeri anne, “Türk ile Kürt’ün anaları aynı güneşin altında paltar kurutur. Balam siz neyi paylaşamıyorsunuz?” Yani Azeri anne diyor ki kavga eden çocuklara biz sizin annelerinizle birlikte bu güneşin altında elbiselerimizi kuruttuk, siz neyi paylaşamıyorsunuz? Evet, bugün tam o gündür. Aynı güneşin altında, masmavi gökyüzünün altında o kadar şeyi birlikte yaşadık; kader birliği, keder birliği yaptık. Şimdi çözmeyeceğimiz sorunların olmadığını bu süreç bize bir kez daha gösterdi. Artık ölümden değil yaşamdan, çatışmadan ve şiddetten değil barıştan yana olma zamanıdır. Olmayanları da artık sizin vicdanlarınıza emanet ediyorum. Niye olmadıklarını da anlamak zor. Silah ve çatışma son buluyor ama güvenli limanlarında rahatsız olan bir küçük azınlığı da görüyoruz. Kanla ve silahla beslenen, gençlerimizin yitirdikleri yaşamdan beslenen bu insanlara da Allah akıl fikir versin. İnşallah bu süreç ilerledikçe onlar da yanlış yaptıklarını göreceklerdir.

Gelin, birlikte bu zahmetli ve zor süreci dayanışarak barış sürecine ulaştıralım

Artık Afyon’un Çobanözü köyüne, Trabzon’un Barışlı köyüne, Cizre’nin Hebler köyüne, Muş’un Betuli köyüne gençlerin cenazesi gitmesin. Artık geçmişte taşıdığımız yükler geleceğimizin üzerimize karabasan gibi çökmesin. Çabamız sözde kalmasın. Bakın bunu bir Kürt atasözü çok iyi özetliyor: “Gotin rehet e, lê çêkirin zehmet e. Werin em bi hev re çêkin aştiyê pêk bînin”. Ben de diyorum ki evet, şimdiye kadar güzel sözler söylendi ve söylenmeye devam ediyor. Ama yapmak biraz zahmetli ve zordur. Gelin, birlikte bu zahmetli ve zor süreci dayanışarak barış sürecine ulaştıralım. Bakın, Mandela da büyük acılar çekti. Halkını ve kimliğini savunduğu için 27 yıl cezaevinde kaldı, cezaevinde büyük işkenceler gördü. 27 yıl sonra özgürleşen Mandela bir gün bir lokantada otururken karşısında oturan bir vatandaşa bakıyor ve cezaevinde kendisine işkence yapan gardiyan olduğunu anlıyor. Mandela’nın ona baktığını ve onu tanıdığını anlayan gardiyan panikliyor. Mandela masasından kalkıp gardiyanın masasına gidiyor. Gardiyanın paniklediğini görünce de “Korkma ben bu masaya geçmişin yüküyle gelmedim. Onları bir tarafa bırakarak geldim” diyor. Yani Mandela acılı tarih tekerrür etmesin istiyor, yeni bir dönemden bahsediyor. Bugün de yol arkadaşımız, bilge insanımız Ahmet Türk aramızda oturuyor. O da Diyarbakır zindanında yaşamış olduğu işkenceleri bize anlatıyordu. Tahmin edemeyeceğiniz büyüklükte işkenceler yaşayan bir arkadaşımızdır. Ama kendisiyle birlikte 30 yıldır siyaset yapıyoruz. Bir gün kin ve nefret duymadı. O geçmişte yaşadığı acıları bir tarafa bırakarak sürekli barış dedi, demokrasi dedi, çözüm dedi. İşte bu değerli duruşu desteklemek ve savunmak gerekiyor.

Geçmişi unutmayacağız, yüzleşeceğiz ama geçmişe takılmadan da demokratik, eşitlikçi, barışçıl bir Türkiye'yi inşa etmeye çalışacağız

Bizler elbette geçmişi unutmayacağız, geçmişle yüzleşeceğiz. Ama geçmişe takılmadan da demokratik, eşitlikçi, barışçıl bir Türkiye'yi inşa etmeye çalışacağız. Yeter ki cesur ve kararlı olalım. Yeter ki siyasi ikballerimizi, o kandan ve ranttan beslenen anlayışları barışın önüne koymayalım. Alevilerin semahında, Sünnilerin duasında, Türklerin türküsünde, Kürtlerin dengbêjinde, Ermenilerin ağıdında, Çerkeslerin dansında, Lazların horonunda gelin hep birlikte barışı bulalım. Bu bahsettiğim şeylerde barış o kadar güzel kendini gösteriyor ki yeter ki gönlümüz görsün. Bakın, önemli bir Kürt deyişidir. Diyor ki kapına bir fırsat gelmişse onu ertelemek haramdır. Bugün de barışı ertelemek haramdır. Barış helaldir, çünkü bu topraklara barış yakışıyor.

Barışı gerçeğe dönüştürecek adres Meclis’tir

Bütün bu temennileri gerçeğe dönüştürecek yer, barışın ve çözümün adresi Meclis’tir. Sayın Öcalan da Meclis’i işaret etti. PKK yaptığı kongrenin sonuç bildirgesinde Meclis’i işaret etti. Biz de diyoruz ki “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözü artık gerçeğe dönüşsün bir zahmet. Meclis milletin barış çağrısına kulak versin, Meclis barışın kurucu gücü olsun. Cumhuriyeti kuran bu meclis 100 yıl sonra cumhuriyeti demokratikleştirsin. Kürt meselesinin çözümü ve ülkemizin demokratikleşmesi için tarihi bir görev Meclis’in önünde duruyor. Başta TBMM olmak üzere tüm erklerin artık sorumluluk üstlenmesinin, görevini yerine getirmesinin zamanıdır. Bu tarihi süreçten artık kimsenin kaçarı yoktur.

Devleti ve cumhuriyeti demokrasiyle buluşturmak için yasal ve kurumsal zemini gelin hep birlikte inşa edelim

Silahlar susuyorsa, demokratik siyaset konuşmalıdır. Silahlar susuyorsa, demokratik siyasetin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Demokratik siyaset ve çözüm, emin olun ki hepimizi güçlendirecek ve zenginleştirecektir. Demokratik siyaset ve çözüm, 100 yıllık Kürt sorununa ve demokrasi sorununa, 50 yıllık çatışmalı sürece son verme gücüdür. Demokratik siyaset 100 yıllık paranoyaları ve 40 yıllık acıları iyileştirme gücüdür. Artık 100 yıldır söylenen bölünme yalanları, beka kaygıları, düşman hukuku raf ömrünü tamamlamış ve tarihte tozlu raflara kaldırılmıştır. Devleti demokratikleştirmek için ortak akılda gelin buluşalım. Ortak vatan fikriyle cumhuriyeti demokrasi ile buluşturalım. Biz, cumhuriyeti demokrasiyle buluşturalım diyoruz; bazıları da diyor ki “Türkiye’yi bölecekler”. Bunları iyi tanıyın değerli Türkiye halkları, emekçiler. Bu kavga ve çatışma isteyenlerin yalanlarına kimse kanmasın. İkinci yüzyılda cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıralım diyoruz. Bunun neresinde bölücülük var? Neresi Türkiye'yi bölüyor Allah aşkına? Bilen varsa Türkiye toplumunu da aydınlatsın. Devleti artık denetleyen, kontrol eden, cezalandıran karakterinden çıkararak; düzenleyen, adalet dağıtan, özgürlükleri koruyan bir karaktere kavuşturalım. Devleti ve cumhuriyeti demokrasiyle buluşturmak için yasal ve kurumsal zemini, gelin birlikte inşa edelim.

Barış Türkiye’de yaşayan herkesin kazandığı ve hiç kimsenin kaybetmediği büyük bir başarı hikayesidir

Meclis niye var? Toplumun barış taleplerine kapısını açarak, toplumun barış taleplerine uygun adımlar atarak Meclis gücünü ortaya koyabilir. Çünkü barış, demokrasi ve hukuk yalnızca bir kesimin değildir. Sanki sadece Kürtler haklarına kavuşacak da Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı olmayacak, Trakyalının ve Karadenizlinin demokratik hakkı olmayacak; sanki Kürt’ün halayı olacak da Laz’ın horonu olmayacak gibi tartışmalar yalan yanlış tartışmalardır. Emin olun ki barış ve demokrasi kazanırsa Türkiye kazanacak. Barış bir lütuf değildir, bir yenilgi değildir; barış 86 milyonun zaferidir, hepimizin kazancıdır. Barış Türkiye’de yaşayan herkesin kazandığı ve hiç kimsenin kaybetmediği büyük bir başarı hikayesidir. Barış demokrasiyi genişletir, demokrasi de barışı büyütür. Barışı sağlarsak, demokrasi ve hukuk krizini de çözebiliriz. Barışı sağlarsak, ekonomik krize de bir çare bulabiliriz. O yüzden diyoruz ki bu süreç iki taraf arasında bir “al-ver” süreci değildir. Bu sürecin pusulası siyaset, teminatı ise hukuktur. Bugün, tarihin bize sunduğu bu eşsiz fırsatı değerlendirme günüdür.

Türkiye’nin iç barışı Ortadoğu’daki istikrarın sigortasıdır

Orhun Abidelerinden bir bölümü uyarlayarak söylemek istiyorum. “Barış aç olanı tok etmek, az olanı çok etmek için büyük bir fırsattır”. Bu tarihi sürecin gelişmesinde büyük sorumluluk üstlenen en başta Sayın Öcalan’a, çözüm yolunda cesur bir duruş sergileyen Sayın Bahçeli’ye, bu iradeyi sahiplenen Sayın Erdoğan’a ve sürece ilk günden destek sunan Sayın Özel’e, Sayın Davutoğlu’na, Sayın Babacan’a, Sayın Arıkan’a ve tüm muhalefet partilerine de en içten şükranlarımızı sunuyoruz. Yine 13 yıldır bizimle birlikte gece demeden, gündüz demeden direnen, mücadele eden; bizimle birlikte cezaevine giren, işkence gören ama Kürt’ü terk etmeyen bileşen partilerimize ve yöneticilerine, il ve ilçe örgütlerine, onlara gönül verenlere de büyük bir teşekkür etmek istiyorum. Sağ olsunlar. İttifak güçlerimize, meslek örgütlerine ve demokratik kitle örgütlerine de bu sürece sahip çıktıkları için teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Bu sürecin başarıya ulaşması, 86 milyon yurttaşımızın barışı sahiplenmesiyle mümkün olacaktır. Barış kendiliğinden gelmeyecek. Geleceğimizi bugünden şekillendirme sorumluluğu hepimizindir. İç barışını sağlamış güçlü bir Türkiye, Ortadoğu’da barışın, huzurun ve istikrarın rüzgarını estirir. Kimsenin şüphesi olmasın ki Türkiye’nin iç barışı, Ortadoğu’da istikrarın sigortasıdır. Türkiye’nin iç barışı, Ortadoğu’nun barış havzası haline gelmesinin garantisidir.

Bu bir son değil, değerli yoldaşlarım. Ülkemiz ve bölgemiz için en güzel ve en yeni başlangıçtır. Bu başlangıçta adaleti, hukuku ve barışı egemen kılacağımıza yürekten inanıyorum. Çünkü arkamızda siz varsınız; arkamızda Konya, Kırşehir, Tekirdağ, Kars, Mardin, Amed var; arkamızda halklarımız var, kadınlar var, gençler var. Onun için umutluyuz, başaracağız. İnşallah barışı da kazanacağız.

Berê dê û bavê me digotin hûn çi deynin beroşê hûn ê wê bixwin. Bawer bikin em ji bo aştiyê karekî mezin bikin, kedeke mezin bidin aştî dê were. Çunkî aştî ya me ye, ya gelan e. Aştî armanca jiyana me ye. Înşelah em ê rojên aştiyê jî bibînin.

Kardeş kardeşe, gönül gönüle birlikte yaşamamız irademizin ve gayretimizin eseri olacaktır

Değerli arkadaşlar, şimdi yeni bir sayfa açıyoruz. Bu sayfayı çocuklarımız için güzelliklerle doldurmak hepimizin elinde. Bu süreç hepimize büyük sorumluluklar yüklüyor, bütün Türkiye halklarına sorumluluk yüklüyor. Sabahattin Ali’nin hiç unutmadığımız bir sözüyle devam etmek istiyorum. “İnsanların birbiriyle karşılaşması kaderdir ama yan yana uzun süre kalmaları bir gayrete ve çabaya bağlıdır” diyor Sabahattin Ali. Ne kadar doğru söylüyor. Evet, bu topraklar üzerinde Kürtler ve Türklerin karşılaşması belki kaderin bir cilvesidir ama yan yana ama kardeş kardeşe ama gönül gönüle yaşamamız, işte bu bizim irademizin, gayretimizin ve çabamızın eseri olacaktır.

Ömrünü barış ve halkların kardeşliğine adamış, yüreği daima ezilenlerin ve emekçilerin safında atmış değerli yol arkadaşımız Sırrı Süreyya Önder ve bu partiye büyük emekler vermiş Batman İl Eşbaşkanımız Mustafa Mesut Tetik şahsında bu uzun ve zorlu mücadelede yitirdiğimiz bütün canları saygıyla anarak sözlerimi tamamlamak istiyorum. Savaşın küllerinden barışın ateşini yakacağımız aydınlık günlere olan inançla hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. "

Haber Kaynak : KOMHA

Zelenski: İstanbul görüşmeleri ateşkes için "bir numara" fırsat

Suruç'ta Yollar Yenileniyor

Hakkari ve Van’da 339 kilogram uyuşturucu ele geçirildi

Trump,Suriye'ye yaptırımlar kaldırıldığını duyurdu

Tahliyeleri yaklaşan hükümlülere iş desteği imkanı

Yaşar Kemal Sanat Günleri sona erdi

Batman'da 2 kilo 500 gram skunk ele geçirildi

ADYÜ 3×3 Basketbol Turnuvaları’na Ev Sahipliği Yaptı

Adıyaman'da 16.660 adet sentetik ecza hapı ele geçirildi

Adıyaman'da aranması bulunan 31 şahıs yakalandı

Adıyaman Çarşı Projesi Meclise Taşınıyor!

Bakırhan; Barışı gerçeğe dönüştürecek adres Meclis’tir

Vergi incelemelerinde elektronik dönüşüm

Siverek'te servis minibüsleri çarpıştı: 28 yaralı

Milletvekili Alkayış’tan “Terörsüz Türkiye” Vurgusu

Hayvan Pazarı ve Mezbahane Kompleksinde sona doğru

Belediyeler Birliği Mayıs ayı toplantısı yapıldı

Kahta Belediyesi İlçenin İlk Akıllı Şarj İstasyonunu Kurdu

Şanlıurfa merkezli dolandırıcılık operasyonu: 41 kişi tutuklandı

Dervişoğlu: PKK’nın açıklaması bir zafer ilanıdır

Gölbaşılı Arıcılara Kovan, Bal Süzme Makinesi ve Oksalik Asit Desteği

Özel: Barışın yanındayız, terörün karşısındayız

DMM: TSK ile PKK arasında çatışma yaşandığı iddiası doğru değil

Toplulaştırmadan bütçeye yılda 47 milyar TL katkı

Hatay'da deprem şehitleri için sessiz yürüyüş

Gaziantep, Çinli Yatırımcıların Yeni Adresi Oluyor

Bahçeli:Terörsüz Türkiye’nin meşalesi yakılmıştır

DMM'den özerk ve federal yönetim iddialarına yalanlama

Ayşegül Doğan: Şimdi barışa ses, demokrasiye nefes olma zamanı

AK Partili Şan: Artık silahların değil, sevginin konuştuğu bir ülke

Yükleniyor

ADYÜ 3×3 Basketbol Turnuvaları’na Ev Sahipliği Yaptı

Şanlıurfa’nın 3 futbol takımı küme düştü!

Şanlıurfaspor: 0- Erzurum FK: 1

Trabzonspor: 0 – Galatasaray: 2

Amedspor’dan TFF’ye tepki

Köy Okulları Bocce'de Türkiye Şampiyonası'nda

Yaz Spor Okulları Kayıtları Başladı

Türkiye Kupası'nda ilk finalist Galatasaray!

Lider Galatasaray zirvedeki yerini sağlamlaştırdı

Profesyonel Liglerde Takım Sayıları Azalıyor

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 33 27 1 5 53 86
2.Fenerbahçe 33 24 3 6 51 78
3.Beşiktaş 33 16 7 10 20 58
4.Samsunspor 33 17 10 6 12 57
5.İstanbul Başakşehir 33 15 12 6 6 51
6.Eyüpspor 34 14 12 8 5 50
7.Göztepe 33 12 10 11 13 47
8.Trabzonspor 33 12 11 10 11 46
9.Kasımpaşa 33 11 9 13 1 46
10.Konyaspor 34 13 14 7 -3 46
11.Antalyaspor 32 12 13 7 -20 43
12.Gazişehir Gaziantep 33 12 15 6 -5 42
13.Kayserispor 32 10 11 11 -10 41
14.Rizespor 33 12 17 4 -13 40
15.Alanyaspor 33 10 15 8 -10 38
16.Sivasspor 34 9 17 8 -13 35
17.Bodrum FK 33 9 16 8 -13 35
18.Hatayspor 33 4 21 8 -31 20
19.Adana Demirspor 33 2 27 4 -54