Adıyaman, Fırat'ın kıyısında susuzlukla boğuşuyor; Büyükçay Barajı yıllardır bekliyor, Atatürk Barajı ise kapılarını açmıyor.
Baraj öncesi üretim üssü olan Kâhta, baraj sonrası tüketiciye dönüştü: "Evdeki bulgurdan olduk" sözü bölgenin kaderine dönüştü.
Atatürk Barajı'nı besleyen Fırat Nehri'nin ardından bölge için kritik öneme sahip olan Kâhta Çayı ve Lilan Çayı, Adıyaman'ın tarım omurgasını oluşturan başlıca su kaynakları arasında yer alıyor. Bu iki çay ile Fırat arasındaki geniş havza, Türkiye'nin en verimli 97 bin hektarlık tarım alanlarından biri olarak kabul ediliyor. Ancak Atatürk barajının sıfır noktasında,üç tarafından suyla çevrili olmasına rağmen bu bölge, yıllardır sulamadan mahrum bırakıldığı için yalnızca kuru tarımla ayakta durmaya çalışıyor.
"Evdeki Bulgurdan Olduk": Baraj Öncesi Kâhta'nın Tarımsal Altın Çağı
Atatürk Barajı yapılmadan önce Kâhta Çayı havzası, Adıyaman'ın en güçlü tarım merkezlerinden biriydi. Bölgede başta pamuk olmak üzere her yıl tonlarca pirinç, susam, sebze ve yem bitkisi yetiştiriliyordu. Kâhta Ovası; iklimi, su kaynakları ve toprak yapısıyla Güneydoğu Anadolu'nun en yüksek verim potansiyeline sahip üretim sahalarından biri olarak kabul ediliyordu.
Ancak Atatürk Barajı'nda su tutulmasıyla birlikte havzanın geniş bir bölümü tamamen sular altında kaldı. Bölge, "Evdeki bulgurdan olduk" tabirini doğrulayan bir çelişkiyle karşı karşıya kaldı.
"Verimli topraklardan olduk, buna rağmen sulama hakkı bile alamadık."
Bugün ovada geçmişteki tarımsal zenginliğin neredeyse tamamı kaybolmuş durumda.
Tarihsel tarım üstünlüğüyle bilinen Kâhta–Adıyaman hattı, dün Şanlıurfa'nın sebze ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayacak kadar güçlü üretim yaparken; bugün biberini, domatesini, patlıcanını Siverek'ten ve Şanlıurfa'dan almak zorunda kalan bir konuma sürüklendi. Tarımsal üretimdeki bu dramatik dönüşüm, baraj öncesi Kâhta Ovası'nın ne kadar önemli bir üretim merkezi olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Büyükçay Barajı Dosyası: İhale Yapıldı Ama Hayata Geçmemesi Havzayı Susuzluğa Mahkûm Etti
Malatya–Tepehan sınırlarında planlanan Büyükçay Barajı, havzanın modern sulamaya kavuşması için tasarlanan en büyük projelerden biriydi. Yapım ihalesi yapılmasına rağmen proje rafa kaldırıldı ve çalışmalar hiç başlamadı. Bu durum sadece bölge çiftçilerinde hayal kırıklığı yaratmadı; aynı zamanda tarım ekonomistleri tarafından da "kritik bir fırsatın kaybı" olarak değerlendiriliyor.
Uzmanlara göre baraj devreye alınabilseydi:
* 97 bin hektarlık alan tam kapasite sulamaya ulaşacak,
* Pamuk, pirinç, susam gibi geleneksel ürünler yeniden canlanacak,
* Ürün deseninde çeşitlilik artacak,
* Bölgenin ekonomik geliri birkaç kat yükselecekti.
Bugün başlansa bile barajın tamamlanmasının yıllar alacağı belirtiliyor.
Adıyaman Arazilerini Feda Etti Ama Sulama Kapsamı Dışında Kaldı
Atatürk Barajı inşa edilirken Adıyaman, en verimli topraklarının büyük bölümünü baraj gölüne bıraktı. Ancak tüm bu fedakârlığa karşın il, barajın sulama kapsamına dâhil edilmedi. Baraj suyunun tarım alanlarına aktarılabilmesi için gereken pompaj istasyonlarına izin verilmiyor. Bu durum hem çiftçilerin hem yerel yöneticilerin tepkisini çekiyor.
Barajın kıyısında tarlası olan çiftçi bile suya erişemezken, kaybedilen eski tarım alanlarının yerine yeni üretim sahalarının gelişmesi de mümkün olmuyor.
Bu tablo, birçok uzman tarafından "Adıyaman'ın çifte mağduriyeti" şeklinde tanımlanıyor.
GES Destekli Sulama: Hem Enerji Hem Tarım İçin En Uygulanabilir Çözüm
Bölgenin suya erişmesi için iki stratejik çözüm öne çıkıyor:
1. Atatürk Barajı'nın sulama kapsamına alınması
Bu, bürokratik olarak mümkün olduğu takdirde en hızlı sonuç verecek adım olarak görülüyor.
2. Güneş Enerjisi Santrali (GES) ile pompajlı sulama sistemleri
Baraj üzerinde ya da karasal alanda kurulacak büyük ölçekli GES'lerle pompaj maliyetleri neredeyse sıfıra indirilebilir. Böylece:
* Enerji giderleri düşer,
* Sulama sürdürülebilir hale gelir,
* Adıyaman kendi kendine yeten bir üretim modeline kavuşur.
"Bu Havza Türkiye'yi Beslerdi, Hâlâ da Besleyebilir"
Kâhta–Fırat havzasının suyla buluşması hâlinde:
* İç piyasadaki arz dengesi güçlenecek,
* İthalat yerine yerli üretim artacak,
* Adıyaman tarımsal ihracatta yeniden söz sahibi olabilecek,
* Bölgesel göç tersine dönebilecek.
Sonuç: Su Gelmeden Bu Havza Kalkınmayacak
97 bin hektarlık verimli alanın suya erişememesi, Atatürk Barajı'nın kapsam dışı bırakılması, pompaj istasyonlarının engellenmesi ve Büyükçay Barajı'nın hayata geçirilememesi; Adıyaman'ın tarımsal kalkınmasının önündeki en büyük engel olarak duruyor.
Uzmanlar ve bölge halkı ortak bir noktada birleşiyor:
"Barajdan önce var olan tarımsal zenginliğin geri dönmesi için Adıyaman'ın acilen devlet destekli GES projeleriyle suya kavuşması gerekir."
Haber:Ziya Bozkurt